@korelmis

Tevhit Erdem

Ask @korelmis

Sort by:

LatestTop

Selam. Kuranda açıkça azılmayan bi şeyi mantığımızla sonuç çıkartmalıyız doğru mu?

Hasan
Değerli kardeşim,
Allah, ayaklarımızı yürümemiz için, akciğerlerimizi nefes alabilmemiz için, gözlerimizi görebilmemiz için verdiği gibi; aklımızı da düşünebilmemiz, mantık yürütebilmemiz için vermemiş midir? Öyleyse, onun hem Kuran'da yazan, hem de çevremizde gördüğümüz bütün ayetlerini anlamak için, aklımızı ve mantığımızı sonuna kadar kullanmalıyız, diye düşünüyorum.

lakapları kullanmamamız gerektiğini biliyoruz ancak mesela birbirimize seslenirken kötü manada kullanmadığımız kelimelerle seslenmemiz doğru olur mu? lakabın tanımı nedir yasak olarak?

Clifford Lee Burton
Hucurat suresinin 11. ayetinde, "Lâ tenâbezû bi'l-elkâb" deniliyor.
Tenâbeze fiili, (birbirlerine) çirkin/kötü bir isim takmak, (birbirlerini) ayıplamak anlamına gelir.
Lekab ise (çoğulu: elkâb), takma ad, unvan anlamına gelir.
Yani ayette bahsedilen şey; birbirimizi kötü lakaplarla isimlendirmemiz; lakapla çirkin şekilde isimlendirmemizdir. Buna göre, güzel lakaplarla/isimlerle birbirimize hitap etmemizde bir sakınca olmadığını söyleyebiliriz.

Gölge ile sıcaklığın bir olmaması ne demektir ? siz bu ayeti nasıl anlıyorsunuz? ( birbirlerine zıt olan pek cok varlığın karşılaştırılması durumu var ayetlerde, ben özellikle sordum gölge ve sıcaklığı. )

Clifford Lee Burton
Aşağıdaki fotoğraf, 1997 yılında Grönland'da çekilmiş. Termometre, direkt güneş ışığına maruz kaldığı için 80 ℉ (yaklaşık 27 ℃) gibi bir değer okumuş. Oysa gölgede duran adam (hava editörü Jack Williams) için sıcaklık 20 ℉ (yaklaşık -7 ℃) civarında... :)
Gölge ile sıcaklığın bir olmaması ne demektir  siz bu ayeti nasıl anlıyorsunuz

Related users

Sulari aci ve tatli olan, ikisindende inci ve mercan cikan ve birlesmeyen denizler hangisidir ? Bazilari yok boyle bir deniz diyor bazilari sular her turlu karisir diyor. İnternette arastirma yaptigimda Adnan oktarin sitelerinin yazdiklarindan ilerisini bulamiyorumda, yardimci olabilir misiniz.

dderturkk
Arapçada "bahr" kelimesi sadece denizler için kullanılmaz. Büyük su birikintileri, büyük göller, büyük ırmaklar... da "bahr" olarak adlandırılır.
Furkan suresinin 53. ayetinde, tatlı ve tuzlu olduğu söylenen "iki bahr" tatlı su kaynakları ile denizler/okyanuslar olabilir. Deniz ve okyanus kıyılarında, bu ikisi arasında bir arayüzey (salt-water interface) oluşabilmektedir.
Fatır suresinin 12. ayetinde, ikisinden de "taze et (balık)" yenilip süs eşyası temin edilebildiğine göre ve birinin suyu tatlı diğerininki acı olduğuna göre ve birinde gemiler yüzdüğüne göre; bunlardan birinin nehir, diğerininse deniz/okyanus olduğu anlaşılıyor. Burada herhangi bir karışma-karışmama durumundan söz edilmemiş.
Rahman suresinin 19-22. ayetlerinde ise, ikisinden de inci ve mercan (küçük inci?) çıktığına göre, bunların ikisi de bildiğimiz anlamda denizdir. Tuzluluk oranları farklı denizlerin bir haloklin (halocline) ile ayrılabildikleri ve iki ayrı su kütlesi olarak hareket edebildikleri bilinmektedir.

View more

Liked by: Furkan Erol

Şimdi düşünelim! Eğer bir şefaatçi veya aracı olmayacak olsaydı, kimsenin günahı kimsenin hatırına affedilmeyecek olsaydı Allah’u Teala “onlar için istiğfarda bulun, bağışlanma dile” buyurur muydu? Admin bende ikilemdeyim ya peki şefaat var ise buna inanmamanin günahı da cok büyüktür

Burak
Allah'tan dünyada iken kendimiz için veya başkaları için af dilememiz başka şey; hesap vakti geldiğinde, peygamberin Allah'la kulun arasına girip -haşa- bazı kimseleri Allah'ın elinden kurtaracağını düşünmek ayrı şey...
"Ateşteki kimseyi sen mi kurtaracaksın?" (39/19)
De ki: "Beni Allah'tan hiç kimse koruyamaz ve O'ndan başka bir sığınak bulamam!" (72/22)

Hz.Muhammed için ölmüş dünyaya gelemez diyorsun fakat Islam da ölüm yoktur. Ölmek uyanmaktir Islamda. Yani Hz.Muhammed Allah isterse kanlı canlı çıkabilir karşımıza. Örneğin Canakkale Savasinda köpeğe merhamet eden bir şehidin karşısına çıktığı gibi. Bence çok bilgi insanı uçuruma götürebilir.

Burak
Burak kardeşim,
Muhammed peygamberin öldüğünü Allah söylüyor (39/30). Ölmek de yok olmaktır/yokluktur. Çünkü biz yaratılmadan önce yoktuk/ölüydük (2/28).
Liked by: Furkan Erol

iyi günler ben bir Müslüman'ın giyiniş şeklinin Kuran'a göre nasıl olması gerektiğini öğremek istiyorum. Ayetler de bu nasıl geçmekte. Kadınlara olduğu gibi erkeler içinde sınırlama varmı Kuran da

Murat Ilhan
Kuran'da "Ey ademoğulları! Sizin üzerinize edep yerlerinizi örten bir elbise ve süslü bir kıyafet indirdik! Takva (korunma) elbisesi ise, işte o en hayırlısıdır! Düşünüp öğüt almaları için işte bunlar Allah'ın ayetlerindendir!" (7/26) denilmektedir.
İnsanın edep yeri, açığa vurmaktan haya edeceği kısımlardır. Kuran'da bunun için kesin bir sınır çizilmiş değildir.
Liked by: Murat Ilhan

Sizce "la ilahe illallah" tek başına mı söylenmeli?Yanına Muhammeden Resulullah ekleyince Zümer 45 ihlal edilmiş olur mu? Kuranda bu ikisi yan yana geçmiyor hiç bir de. Kafam karıştı.

Tyrell wellick
Allah'tan başka bir ilah mı var? Muhammed O'nun elçisi değil mi? Doğru olduğu müddetçe, cümleleri art arda söylemenin ne sakıncası olabilir?
Burada önemli olan, bence, elçinin konumunu doğru tespit edebilmektir. Maalesef günümüzde Hristiyanların İsa'yı putlaştırdıkları/ilahlaştırdıkları gibi, Muhammed peygamber de Müslüman olduğunu ifade eden birçok kesim tarafından putlaştırılmıştır/ilahlaştırılmıştır. Sorun burada...

Enfaldeki 65-66. ayetler nasıl açıklanabilir? Allah bildi diyor burada Allahın bilgisi değişmiş mi? Buradan eleştiri geliyor hep

Ufuk Keskin
Eğer dilde "mecaz" yok sayılıp, fiiller de dahil her kelime gerçek anlamıyla alınırsa; -haşa- Allah'ın eli olduğu (Mülk/1); bir tahtın üzerinde oturduğu (Taha/5); alaycı (Bakara/15), unutkan (Tevbe/67) ve kinci (İbrahim/47) bir varlık olduğu; gözleri görmeyen kör insanları ahirette cezalandıracağı (İsra/72) gibi bir yığın saçma sapan iddia ortaya atılabilir. Buna Allah'ın geleceği bilemediği yanılgısı da dahil...
Liked by: Furkan Erol

Sems 2 suresinin cevirisi dogrumudur ? Onu takiip ettiginde aya veya ona tabii okdugunda aya olarak ceviriyorlar. Eger onu takip ettiginde olarak anlarsak ayin gunesi tskip ettigi anlamimi cikiyor. Bu ayetin gercek meali nedir, sems suresi 2. Ayetin anlattigi nedir ?

dderturkk
Değerli kardeşim,
Bu ayet, 1400 yıl önce Mekke'de yaşayan sıradan bir Arap tarafından da anlaşılmıştır. Peki Ay'ın Güneş'i takip etmesi, sence nasıl anlaşılıyordu? Elbette, Güneş battığında Ay'ın doğması şeklinde...
http://ask.fm/korelmis/answers/139525349050

Aile'den nefret etmek günah mı?

neyani
"Nefret" aşırılık ifade eden bir duygu... Bir Müslümanın her alanda olduğu gibi, duygularında da ölçülü/mutedil olması gerekmez mi? (2/143).
İbrahim peygamberin babası (Azer) azılı bir müşrikti (6/74, 19/42-46) ve Allah Musa'yı, Firavun'un himayesinde yetiştirdi (28/7-9, 26/18). Bir anne ve baba müşrik olsa ve çocuklarını da şirk koşmaya zorlasa dahi, onlara iyi davranılması gerekir! Bu, Allah'ın emridir (31/15)! 6/151. ayette, çok dikkat çekici bir şekilde, sözün gelişi öyle gerektirdiği halde; "Anne-babaya kötülük yapmayın!" denmeyip, "Onlara iyilik edin!" denilmiştir. Bu ayetten, kötü davranmamanın bile yeterli olmayıp, illa iyilik etmenin gerekli olduğu sonucuna varabiliriz. Benim Kuran'dan çıkarabildiğim sonuç bu şekilde...

Evet ama 40. Ayet biraz kafami karistiriyor sanki gunes dunyanin cevreeinde donuyorsmus gibi mi eger 37 -40 arasi detayli bir aciklamaniz varsa okumaktan cok memnun olucam yani gunes ayi kovalamiyor ki yetissin ?

dderturkk
Kuran'ın ilk muhatapları, 1400 yıl önce Mekke şehrinde yaşayan Araplardı. Onlar gündüzün ve gecenin birbiri ardınca gelişini müşahede ediyorlardı. Gündüz vakti Güneş'i, gece vakti Ay'ı görüyorlardı. Şaşmaz bir düzenle, bu döngünün sürüp gittiğinden haberdar idiler. İşte Kuran'da bahsettiğin ayetlerde ve başka birçok ayette daha Allah, vahyin ilk muhataplarının anlayabileceği basitlikte/sadelikte bir dille, bu düzene dikkat çekmektedir: Gece vaktinde, Ay açıkça görülüyorken; birden Güneş'in doğması (lafzen Ay'a erişmesi) ve vaktinden önce gündüze varılması mümkün değildir. Çünkü, gece ve gündüz, Güneş ve Ay'ın tezahürü belli bir ölçüye göre ayarlanmıştır...

Kuranın Allahtan geldiği konusundaki en büyük delillerimiz 20.yy ağırlıklı olarak doğa bilimleri keşiflerinin 14 yüzyıl önce yazılan kitapta olmasıdır. Ancak biz Kuranı değişmez kabul ederken onu, kendini sürekli yenileyen, yanlışlanabilir doğa bilimleriyle test etmek yanlış bir metod değil midir?

Tyrell wellick
Bu sadece delillerden biridir ve en büyüğü olduğunu da düşünmüyorum. Bilim sayesinde bazı şeyleri artık anlamış/tespit etmiş durumdayız (ki teknolojimizi de zaten bu "doğrular"dan istifade ederek geliştirebiliyoruz); bazı şeyler hakkında ise getirilen açıklamalar ileride az ya da çok değişiklik gösterebilir elbette... Bütün bilimsel bilgilere şüpheci bir gözle bakmak doğru olmaz, diye düşünüyorum.

Hocam (17:104) ''Verilen son söz geldiği zaman, sizi bir araya toplayacağız!'' şeklinde meallendirilip, 1948'e kadar dünyanın dört bir yanına dağılan İsrailoğullarının devlet kurarak tekrar bir araya toplanması olarak anlaşılabilir mi?

TayyarAğa
Değerli kardeşim,
Bahsettiğin ayette geçen "va'du'l-âhiret (ahiret vaadi/son vaat)" ifadesi iki şekilde anlaşılabilir: (1) Allah'ın kıyametle başlayacak olan ahiret hayatına ilişkin vaadi ve (2) İsra suresinin 4-7. ayetlerinde sözü edilen, İsrailoğulları'nın ikinci bir yükseliş döneminin ardından -fesat çıkarmalarına mukabil- uğrayacakları ikinci bozgun.
İsra suresinin 4-7. ayetlerinde bahsedilen iki yükseliş döneminin ve ardından yaşanan iki bozgunun tarihte hangi olaylara karşılık geldiği konusu tartışmalı olmakla birlikte; genel olarak kabul edilen görüşe göre, bunlar: (a) Mısır'dan çıkış ile başlayıp Babillilerin istilası ile biten ve (b) İsrailoğulları'nın yeniden güçlenmeleri ile başlayıp, Roma'nın Filistin topraklarını ve Kudüs'ü işgaliyle biten süreçlerdir.
İsra suresinin 104. ayetinde, "İzâ câe va'du'l-âhireti, ci'nâ bikum lefîfen!" yani "Ahiret vaadi geldiği zaman, sizi karışık/toplanmış olarak (bir araya) getiririz." denilmektedir. Bu vaadin muhatapları, Firavun'un boğulmasının ardından, "O yerde/orada yerleşin!.." (17/104) denilen İbrani kabileleri olduğuna göre; burada 1948 yılında gerçekleşecek olan bir hadiseden değil de, ahiret hayatından bahsediliyor olma ihtimali çok daha kuvvetlidir, diye düşünüyorum.

View more

Erkekleri üstün yarattık ifadesindeki ayet Meali doğru mudur? Bunun hakkında yorumunuz nedir

melikşah
Bununla ilgili görebildiğim kadarıyla iki ayet "delil" olarak gösterilmektedir.
Nisa/34'de geçen "kavvâm" kelimesi; gözetip-koruyan anlamına gelir. Allah kadınlara da erkeklere de birtakım hususiyetler bahşetmiştir. Örneğin, genel olarak erkekler kadınlara göre daha kaslı ve daha güçlüdür. Bu nedenle erkekler kadınları koruyup-gözetme sorumluluğunu üstlenmişlerdir.
Bakara/228'de ifade edilen ise, boşanmış çiftlerin iddet süresi dolmadan barışma durumlarıdır. İddet süresi içerisinde, yeni bir nikah sözleşmesine ve yeniden mehir vermeye gerek kalmaksızın erkek hanımına dönebilir. Ayette kocanın bu "hakkı" söz konusu edilmektedir.
Kuran'a göre, insanların birbirlerine karşı üstünlüğü, cinsiyete ve ırka göre değil; takvaya göredir! (49/13)

hz.isa nın tekrar geleceği ve mehdi inancı gerçek mi değilse islam inancına nasıl dahil oldu?

Muhammed Coşkun
Muhammed peygamberin ölümünden sonra, hem eski Cahiliye dönemi inançları ve gelenekleri, hem de komşu din ve kültürler, Müslümanlar üzerinde etkili olmuştur.
Kuran'a göre, Allah dinini kemale erdirmiş (5/3) ve son peygamber vazifesini yerine getirmiştir (33/40). Yani, "kurtarıcı", doğruyu eğriden ayıran rehber, gelmiştir!
Son peygamberin gelişi kendilerine önceden haber verilmiş olan, ancak Muhammed peygambere iman etmeyen toplumların, halen bir "kurtarıcı" beklentisi içinde olmaları "anlaşılabilir" bir durum... Budistlerin dağlara taşlara "Gel Maitreya gel!" yazmaları, Yahudilerin her sabah "Geciktiği halde Mesih'in geleceğine inanırım." demeleri...
Ancak Kuran'a iman eden bir Müslüman'ın, gayrimüslimlerin beklediği gibi bir "kurtarıcı" beklemesi, bir bakıma "kendini inkar etmek" anlamına gelir, diye düşünüyorum.

View more

telif hakkı verilmiş ürünlerin kişinin bir yakınıyla paylaşması haram olur mu? o kişi bir para ödemiş olmuyor yani bu açıdan...

Clifford Lee Burton
Değerli kardeşim,
Rabbimiz bizden "hak yemememizi" (2/188) ve "sözleşmeleri yerine getirmemizi" (17/34) istiyor. Dolayısıyla, ürün sahibinin telif hakkı konusunda yaptığı uyarılara ve ürünü kullanabilmek için kabul ettiğimiz lisans sözleşmelerine riayet etmeliyiz. Bunlar da üründen ürüne değişiklik göstermektedir.

Kadınların miras ve mülk de 2.planda olması erkeklerin öncelikle olması Tanrı nin da ataerkil olduğunu mu gösteriyor

Melis demir
Değerli kardeşim,
Kuran inmeden önce, kadınlar, adeta bir "hayvan" gibi muamele görürdü. Babaları veya babalarının yokluğunda erkek kardeşleri tarafından "başlık parası (mehir)" karşılığı satılırlardı. Bu "ücret", evlilik çağına kadar kız çocuğuna yapılan harcamaların bir karşılığı olarak görülürdü. Kadınların herhangi bir mülkiyet hakları söz konusu değildi. Mirastan pay alamadıkları gibi, kendileri mirasa konu bir "mal" olarak işlem görür; ölen kişinin yakınlarına miras olarak kalırdı. Eğer öz annesi değilse, kendisine miras kalan kadınla ölen kişinin erkek çocuğu (daha önce kadının ücreti babasına ödenmiş olduğu için, herhangi bir ilave ücret ödemeksizin) evlenebilir veya dilerse onu para karşılığı bir başkasıyla evlendirebilirdi.
Kuran'da, mehrin kızın babasına değil, bizzat kendisine verilmesi emredilmiş (4/4); miras kalma yoluyla gerçekleşen evlilikler yasaklanmış (4/19 ve 22); kadına miras hakkı (4/7) ve (böylece) mülkiyet hakkı (4/32) tanınmıştır (ki bu hak Avrupa'da bile ancak 19. yüzyılın sonlarında tanınmıştır).
Kuran'a göre üstünlük; cinsiyete veya ırka göre değil, takvaya göredir (49/13).
"Teslim olan erkekler ve kadınlar, iman eden erkekler ve kadınlar, itaatkar erkekler ve kadınlar, dürüst erkekler ve kadınlar, sabreden erkekler ve kadınlar, saygılı erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve kadınlar, arzularını kontrol edebilen erkekler ve kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve kadınlar için, Allah bir mağfiret ve büyük bir mükafat hazırlamıştır!" (33/35)
http://ask.fm/korelmis/answers/117806730938

View more

Allah kimseye zulüm etmez ise sakat doğan Down sendromlu doğan vb bebeklere kim zulüm ediyor?

Melis demir
Eğer cennet diye bir yer olmasaydı ve her şey dünyada yaşananlardan ibaret olsaydı... söylediklerinizde bence de haklı olurdunuz...
Bizim inancımıza göre, asıl hayat, ahiret hayatıdır. Bu hayatta Allah, iyi insanları cennet ile mükafatlandıracağını; kötü insanlara ise yaptıkları kötülüklerin bire bir karşılığını vereceğini söylüyor. Buna göre, cennet Allah'ın lütfu; cehennem ise kişinin tamamen kendisinin hak ettiği bir karşılıktır! Dolayısıyla burada zalimane bir uygulama söz konusu değil...
Dünya hayatı ise, insanoğlunun imtihan edildiği bir "rüya" olarak görülebilir ve dünyada yaşanan hastalıklar, acılar, zorluklar... da, adeta uykuda görülen "kabuslar"a benzetilebilir... Nasıl ki, gördüğü bir kabustan huzur dolu bir sabaha uyanan kişi, kabusun yarattığı o sıkıntılı ruh halini anında atlatıp da, uyandığı o güzel sabahın mutluluğunu yaşayabiliyorsa ve bütün bunları da bir "zulüm" olarak isimlendirmiyorsa; aynı şekilde, kötülük yapmayan bütün insanlar da "uyandıkları zaman", dünya hayatında iken yaşadıkları problemleri geride bırakmanın ve saadet dolu bir hayata başlamanın sevincinden başka bir şey hissetmeyeceklerdir, inşallah...

View more

Mulk 16 da Allah için ''Gökteki zat'' deniyor.Bu mekandan munezzeh ve yerde gökte bulunan hicbiseye benzemeyen tanrı algisiyla çelişmez mi?

TayyarAğa
O dönemde yaşayan müşrikler, yerin ve göklerin "Allah" tarafından yaratıldığına inanıyorlardı (29/61). Ancak onlara göre Allah (yüce bir varlık olması hasebiyle yerde değil) göklerde bulunuyordu (Ebu Müslim el-İsfahani) ve ona doğrudan ulaşabilmek mümkün olmadığı için birtakım aracılar gerekliydi (39/3).
Kuran'da, müşriklerin bu inancı açık bir şekilde reddedilmektedir: "O hem gökteki hem de yerdeki ilahtır!" (43/84) "O, göklerde de yerde de bulunan Allah'tır!" (6/3) "Kullarım sana beni sorarlarsa (şunu ilet); "Ben çok yakınım!" (2/186) "Biz ona (insana) şah damarından bile daha yakınız!" (50/16)
Dolayısıyla, Mülk suresinin 16. ve 17. ayetlerinde geçen "men fî's-semâi (gökteki kişi)" ifadesinin, müşriklerin inancına bir gönderme olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda 16. ayet, "Gökte olduğuna inandığınız o ilahın sizi yere batırmasından emin mi oldunuz?" şeklinde anlaşılabilir.

View more

Ona din ve yaratıcı kavramı yanlış anlatıldığı için, çok zor şartlarda ve isyankar bir çevrede yetiştiği için veya ne sebeple olursa olsun yaratıcıya inanmayan birisi, çok iyi bir insanda olsa çok yararlı güzel işlerde yapsa muazzam bir kişiliğide olsa cehenneme mi gider? Soruyla ilgili ayet var mı?

kadir kaya
Bütün gayrimüslimlerin -istisnasız olarak- cehenneme gidecekleri zannı, Müslümanların "kuruntu"sudur (4/123). Allah, hakkıyla uyarılmamış kişileri cezalandırmayacak (17/15) ve herkesi gücü ölçüsünde sorumlu tutacaktır (2/286).
Kuran'a göre, Allah, İsa peygambere kendisini ilah edinen insanların durumunu sorduğunda; İsa peygamber şöyle diyecektir: "Eğer onlara azap edersen, şüphesiz ki onlar senin kulların ve eğer onlara mağfiret edersen, şüphesiz ki sen çok yücesin, hikmet sahibisin." (5/118) Dikkat edersen İsa peygamber burada "Hepsinin canı cehenneme!" demiyor ve daha da önemlisi Allah bu sözü bizlere aktarma gereği duyuyor!

Hocam ahkaf 15 te anne karnında taşıma+sütten kesilme=30 ay, lokman 14te sütten kesilme 24 ay.yani kuranda hamilelik 6 ay bu bir hata midir?

TayyarAğa
Bahsettiğiniz ayetler; anne rahminde gelişen embriyonun ilk 3 aylık dönemde "insan" olarak nitelendirilemeyeceği, ancak 3. aydan sonraki dönemde (son 6 aylık dönemde) ceninin (fetüs) bir "insan" vasfı kazanabildiği şeklinde yorumlanabilir. Bu bakış açısı, "kürtaj" tartışmalarına da dini açıdan bir zemin oluşturabilir.
Hocam ahkaf 15 te anne karnında taşımasütten kesilme30 ay lokman 14te sütten

hocam hz.ibrahimin eşinin yaşlı olduğu halde hamile kalması biyolojik açıdan nasıl oluyor ?

Mert Şahin
Bu birçok değişik yolla olabilir. Mesela, yakın yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, memeli yumurtalıklarının sanılanın aksine sınırlı sayıda yumurtaya sahip olmadığına; bunun yerine, yumurta rezervini sürekli yenileyen kök hücreler (ovarian germline stem cell; GSC) ihtiva ettiğine işaret etmektedir (Dunlop CE, Telfer EE, Anderson RA. Ovarian germline stem cells. Stem Cell Res Ther. 2014;5:98.). İleri yaşlarda görülen gebelikler, bu kök hücrelerin "bir uyarı sonucu" yumurtalara dönüşmesi ve böylece yumurtalıkların yeniden aktivite kazanmasıyla ilişkili olabilir.
Bugüne kadar, doğal yollarla gerçekleşmiş olan ve bilimsel literatüre geçen en yaşlı gebelik vakası; 62 yaşında üçüz doğuran bir kadındır (Barrett JJ. Case of Triplets. The Lancet. 1867;90:625.).
En doğrusunu Allah bilir!
hocam hzibrahimin eşinin yaşlı olduğu halde hamile kalması biyolojik açıdan

Cünüplük kavramının Kuran'a göre tam olarak ne demek olduğunu sormuştum yaklaşık 2 ay önce ama hala cevap vermediniz. Tekrar sormamda bir sakınca yoktur umarım. :)

Cemil Ürgüp
Değerli kardeşim,
Allah Kuran'da bir şeyden bahsediyor, fakat onun ne olduğu konusunda ayrıntıya inmiyorsa; bu durum, o şeyin ilk muhataplar tarafından bilindiğine işaret eder. Dolayısıyla böyle hususlarda Arapça sözlüklerin, tarihsel kaynakların ve nesilden nesile aktarılan uygulamanın ne olduğuna bakmamız gerekir. Bütün bunlara baktığımızda şunları görüyoruz: Cinsel ilişkiye girme ile veya cinsel ilişki yaşanmasa bile, zevk duyarak (orgazm ile) "boşalma" durumunda, kişi "cünüp" olarak isimlendirilmektedir.
Cinsel ilişkinin ardından yıkanma şartı, Hinduizm ve Mandeizm gibi başka dinlerde de vardır. Eski Ahit'te şöyle deniyor (Levililer, 15/16 ve 18):
"Eğer bir adamdan meni akarsa, bedeninin tümünü yıkayacak... Bir adam kadınla cinsel ilişkide bulunurken menisi akarsa, ikisi de yıkanacak..."

View more

enfal 1 ve 41'i açıklayabilir misiniz hocam? iki ayette ganimet için neden farklı kelimeler kullanılıyor?

Bir şeyin tamamı Allah'ın hakkı ise, yani tamamı hakkında hüküm verme yetkisi Allah'a ait ise; bunun 1/5'i de yine Allah'ın hakkı olmuş olur ve O, bu 5'te 1'lik payı da dilediğine tahsis edebilir!
Enfal suresinin 1. ayetinin, Müslümanların ganimetlerin nasıl paylaşılacağına dair aralarındaki münakaşayı/tartışmayı sona erdirmek üzere indiği açıktır. "Sana ganimetler hakkında soru soruyorlar!" ve "Allah'tan korkun ve aranızı düzeltin!" şeklindeki ifadeler bunun kanıtıdır. Öyleyse, Enfal suresinin 1. ayeti; Aranızda tartışıp durmayın; ganimetler konusunda hüküm verme yetkisi Allah'a aittir ve vereceği hükmü elçisi vasıtasıyla size bildirecektir, şeklinde anlaşılabilir.
Enfal suresinin 41. ayetinde ise, Allah, üzerinde hak sahibi olduğu ganimetlerin 5'te 1'lik ksmını, elçisi aracılığıyla ihtiyaç sahiplerine tahsis etmiştir!

View more

enfal 1 ve 41i açıklayabilir misiniz hocam iki ayette ganimet için neden farklı

Next

Language: English