@Wentuno

Ahmet Melik SUBAŞI

Ask @Wentuno

Sort by:

LatestTop

Türkiye ve NBA'de hangi takımları tutuyorsun

Beşiktaşlıyım. Babadan yadigar. Lakin hep söylemişimdir; yetişkinliğimde biri bana ''Takımını şimdi seç'' deseydi, yine Beşiktaş'ı seçerdim. Karakterime en yakın değerler Beşiktaş'ta var. Oyundan keyif almayı, ahlaki değerleri, toplumsal duyarlılığı, disiplini ve sistematiği ön planda tutan biriyim. Bunları yaptığınızda başarı geliyor zaten, gelmese de takımı tutmaktaki amacınıza ulaşıyor, haz alıyorsunuz.
NBA'de bir takımı tutmak benim için çok zor. Dönem dönem değişiyor. Mesela 2000'lerin başında Büyük Üçlü'den (Dirk, Nash, Finley) Dallas tutuyordum. Sonrasında Bad Boys (Billups, RIP, Sheed, Big Ben) ekolüyle Pistons'a sardım ancak son durağım San Antonio oldu. NBA'in, hatta tüm Kuzey Amerika'nın en küçük pazarlarından biri diyebileceğin, kasaba tadında bir kentin takımı, hemen hemen her şeyi en doğru şekilde yaparak maddi manevi değerini neredeyse 15'le çarptı, son 25 yılın en başarılı takımı oldu, değerini katladı ve hepsinden ötede inanılmaz bir keyif verdi. Dallas seyahatimden sonra, o atmosferi gördükten sonra başka bir takımı tutmak çok zor belki, ama yine de Spurs'ün bendeki yeri başka.

View more

JR Smith oyuna girince serum takıyordum gittiğine çok sevindim. Neyse ki bu serum olaylarına bir Beşiktaşlı olarak alışığım :) Doğru mudur bilmiyorum ama Kidd gittiğinden bu yana düşüşün önünü alamıyoruz. Sanki takıma şöyle oyun kurucu gibi oyun kurucu gerekiyor. Galloway enerji getirdi ama yetmiyor

NBA'in istikrarlı başarıya sahip takımları nasıl bunu 'takım mühendisliği becerisi' ile başardıysa, NY Knicks de istikrarlı başarısızlığa 'takım mühendisliği becerisizliği' ile ulaştı. Phil Jackson'ı getirmek bu anlamda akıllıcaydı belki, ancak enkaz o kadar büyük ki toplamak belki de yıllar alacak. Şu durumda istediğin oyun kurucuyu getir, pek de bir şey değişmez.

Ne olacak bu Knicks'in hali :)

Geçenlerde biri (hatırlayamıyorum şu an) James Dolan'ı ima ederek ''New York Knicks, Kuzey Amerika'daki tüm profesyonel spor kulüpleri içinde en kötü patrona sahip takım'' dedi. Gerçekten, James Dolan'ın umrunda dahi değil Knicks'in şu anki durumu. Neticede adam iş adamı ve ekmeğine bakıyor, o takım da bugünkü rezil haline rağmen MSG'yi dolduruyor ve her yıl NBA'in en çok kar eden 3 takımından biri oluyor.
Demem o ki 'business' perspektifinden bakıp karlılığı esas alırsan Knicks, NBA'in en başarılı takımı. Dolan'ın da bunu hedeflediği ve başarılı olduğunu düşündüğü göz önüne alınırsa... Umarım bir gün 'sportif başarı' da onlar için önemli bir hedef olur. Phil Jackson bu yolda atılmış en güzel adımdı, Iman Shumpert, JR Smith gibi oyunculardan kurtulup uzun zamandır hasretini çektikleri Draft haklarına falan da kavuşmaya başladılar ancak bu çoook uzun bir süreç. Bargnani'den, Amar'e'den kurtulmaları gerekecek ki kalan 29 takımın hiçbiri, o kontratlarla bu iki adamı istemez, istemeyecek... Uzun ve zorlu bir süreç.

View more

Liked by: erdo yurt

Related users

Namaz kılıyormusun?

'Her müslüman gibi..' diyebilmeyi o kadar çok isterdim ki... Umarım bir gün bu konuda kalıcı bir istikrar elde edebilirim..

sarışın mı esmer mi

Bilmiyorum. Bu konuda nasıl bir tarzım var çözebilmiş değilim. Terazi burcuyum, estetiğe, güzelliğe, şıklığa vs. zaafım var desem yeridir. Etrafımdaki her şey ve herkes güzel olmalı falan... Sarıymış, esmermiş takılmam o yüzden pek. Güzelse güzeldir. Irkçılığın alemi yok :p

Neden iyimser değilsin? Ilerde onlara kalacak anlatımlar.

Nedenlerini anlattım işte kısaca. Çok cesur olup risk almak durumundalar. Misal; Jose diye bir eleman, HoopsHype diye bir internet sitesi kurdu ve bir süre sonra bu siteyi büyütüp USA Today'a sattı. Kendisi de halen USA Today'de yazıyor. Türkiye'de var mı böyle bir yapı? Bunu geçtim, kulüp yöneticileri ulu orta Twitter'dan yazarları tehdit ediyor, Milli Takım antrenörü kendisini eleştirdi diye yorumcuyu program yaptığı TV kanalına şikayet edip tekzipe zorluyor, koskoca federasyon görevlisi gazeteyi arayıp en kral basketbol yazarı için 'kov onu' diyor.
Nasıl iyimser olacağız şu tabloda? Ha, olmaz, bu işe giren herkes avcunu yalar demiyorum. Ama çok büyük bir riskin altına girdiklerini bilip büyük hayal kırıklıklarına hazır olmalılar. Dahası, bu piyasada ''Evet, işte şimdi tamamım. Emekliliğime kadar kafam rahat'' diyemezsin. Zirvede de olsan bir anda her şey bitebilir, aylarca işsiz kalabilirsin.
Sen söyle, nasıl iyimser olunur bu ülkede?

View more

Var mı senin gibi gelecegi açık adamlar?

Geleceği kapatılan/kapatılacak olan muhteşem adamlar vardı, hala da varlar.
Ben çok inatçı biriyim, kaybetmek ya da pes etmek hayatta en nefret ettiğim şey. Bu yüzden birçok aksiliğe rağmen hayallerimin peşinden kararlılıkla gidiyorum. Yoksa genel olarak sporda ve spor medyasında -maalesef- profesyonel bir yapı olmadığı için sporcular okulla sporu bir arada götürüp bir süre sonra tercihler yapmak zorunda kalıyorlar. Bu yüzden zaten 77 milyonluk ülkeden doğru düzgün dünyaya mal edilebilmiş sporcu çıkarmakta zorlanıyoruz. Diğer tarafta medyada kısmında profesyonel olarak yer almak isteyen birinin işi de çok zor. Birçok eş dost zaten bu işi mevcut mesleğinin yanında yapıyor, şanslı azınlık çok az ve daha beteri onlara da kimse devamlılk vaad edemiyor.
Kaan Kural bana 10 yıl önce, aradaki 10 yıl boyunca süregelen tüm bu absürdlükleri anlatmıştı. Bugün de verdiği birçok demeç ve röportajda aynı portreyi en kral ressamdan daha ala çiziyor, kelimeleriyle... Söylediklerinin tümü de doğru. Maalesef profesyonellikten son derece uzaktayız ve tıpkı sporcular gibi, spor medyasının yetenekleri de vazgeçmeye doğru itiliyor, itilecekler.
Ne gariptir ki Avrupa'da ve ABD'de federasyonlar, medya kuruluşları vs. buldukları herhangi bir yeteneği dibine kadar işleyip ilgili branşın medyadaki etkinliğini arttırmak için ciddi ve profesyonel işler yapıyorlar. Bizse Türkiye'nin en iyi basketbol yazarını küstürene, kusturana kadar itiyoruz. Hem resmi düzeyde, hem de toplum düzeyinde...
Bir diğer örnek; Maliano blogunu yazan Mehmet Ali Güneşligün bence yitirilmiş bir yetenek. Türkiye'yi geçtim, Avrupa'nın en iyi Euroleague yazarı olurdu bu piyasadan tatmin edici bir gelir elde edip kalıcı olma garantisi bulabilseydi. Keza gazeteci olmadığı halde iki kez üst üste 'Yılın Internet Spor Gazeteciliği Ödülü'nü TSYD'den alan Anıl Aksaç, basketbolun en keskin kalemi olurdu. Çağlar Torun da diğer iki kardeşim gibi ayrı bir meslekle hayatını idame ettirmeyi seçmiş olmasına rağmen bugün 'Türkiye'nin Wojnarowski'si olarak anılabiliyor.
BasketbolTurkiye.com'daki ekibimin en değerli parçaları olan bu adamların önlerinin açıldığını, profesyonel olabilmeleri için gerekli şartların temin edildiğini düşünsene?
Şimdiki gençlerde de var lakin pek iyimser değilim gelecekleri adına.

View more

Liked by: erdo yurt

Pozitif enerjine, özgüvenine, insanları bu kadar sevmene, duruşuna hayranım.. Bunu neye borçlusun??

:) Çok teşekkür ederim, bu çok zarif bir iltifat olmuş. Umarım hakkını verebiliyorumdur.
Her şeyden önce ailem diyebilirim ya. Evet sıkıntılı zamanlarımız oldu ancak özellikle ananem ve dedelerim, özellikle babamın babası... Belki sayısı milyonla ifade edilecek kadar çok insanla tanışmış ya da bir şekilde selamlaşmışımdır ancak bu iki insan kadar mükemmel karakterler tanıdığımı düşünmüyorum. Allah başımdan eksik etmesin; ben bugün burada böyle durabiliyorsam, onların sayesindedir.
Bunun ötesinde doğuştan gelen ve zaman zaman beni sıkıntıya sokan bir içgüdüm var. Herkese peşinen bir kredi veriyorum. Allah, yaşamış milyarlarca insanın her birini birbirinden ayrı, eşsiz varlıklar olarak yaratmış. Bir insanın parmak izi, ötekiyle bir olmuyor. Tek yumurta ikizleri bile eşsiz, bambaşka ruhlar ve karakterler. Yaradan insana böyle bir değer biçmişken biz nasıl ve ne şekilde burun kıvırabiliriz ki? Bence herkes insan, her birey birer potansiyeldir. Bunu keşfedebilmek tamamen senin elinde olan bir şey.
Yaradılanı, yaradandan ötürü sevmek gerek.
Öte yandan... Eğitim şart, eğitim her şeyin başı, hatta her şeyin ta kendisi. Ne demiş kurban olduğum; ''Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?'' O hesap. E bunun da iki çeşidi var; pozitif ilimler ve dini ilimler. Bence ideal birey; hem pozitif ilimlerde, hem de dini ilimlerde kendini yetiştirmiş bireydir. Ben her ikisine de (aziz ailemin de teşviki ile) hayatım boyunca yakın durmaya çalıştım, kendimi mümkün mertebe geliştirmeye çalıştım. Çok şanslı kullarız; böyle bir dönemde yaşıyoruz. İyiyi, mutluluğu, huzuru bulabilmek adına pozitif ve dini ilimler ekseninde binlerce kitap, bir el mesafesi kadar uzağımızda. Okumak gerek, öğrenmek gerek, aydınlanmak, aydınlatmak gerek.
Hayat çok kısa; yaşadığına değmeli, giderken tek bir 'keşke'si bile olmamalı insanın.
Bir de şu var: Terazi burcuyum. Hır gürden, küslükten nefret ediyorum. Doğuştan gelen bir iyimserlik ve sabır da var üzerimde. Haksız da görmüyoru kendimi. 7 milyar insandan hiçbiri sana 3 dakika sonra hayatta olabileceğini garanti edemez. Ya da kıl tüy sebeplerden gönül koyduğun adamı son kez görmüyor olduğunu kimse sana vaat edemez. Bunu bilip de öyle yaşamalı insan. Ben her zaman ''Ben ölümü cebimde taşırım'' derim. O kadar yakındır çünkü bana, sana, herkese, hepimize.
Lakin maalesef insanlar bunu, dolayısıyla da beni anlamıyorlar. Canları sağolsun.

View more

Liked by: erdo yurt

Dinlemem dediğiniz müzik türü var mı?

Heavy'e kaçan rock ve metal olsa gerek. Ayrıca Cartel'le başlayıp gönüllerimizi fetheden Türkçe rap, bugün Arabesk Rap denen berbat ötesi bir seviyeye inmiş durumda. Bunu da dinleyebileceğimi zannetmiyorum. Klasik müzik işlerine falan da girmedim henüz, belki bir gün zamanı gelir bilemiyorum.

Abi tenis maç günlerini-saatlerini takip edip izleyebileceğim bildiğin bir site var mı?

Bir dönem içli dışlıydım ancak basketbol, TBL, Euroleague ve NBA olunca, Draft döneminde işin içine NCAA de girince ne tenis gibi muhteşem bir spora, ne de başka bir şeye vakit kalıyor. Benim sana cevap verebilmek adına yapacağım googling'i yapmanı rica edebileceğim şu durumda.

http://www.slamdunkdergi.com/ bu dergide seni de görelim be abi :) senin yazıların bi başka oluyor.

Övgün için çok teşekkür ederim. TV, radyo, gazete vs. birçok şey yaptık ancak hiçbiri radyo kadar keyif, dergi kadar da tatmin vermedi. Maalesef bugünün okuyucusunun tahammülü iki bin vuruştan ötesini kaldırmıyor. Bu konuda okuyucular olarak (ki buna ben de dahilim) çok tembelleştik. Dergiciliği bitiren en büyük etkenlerden biri de bu zaten; internet hepimizi tembelleştirdi.
Dergicilik gibi keyifli ve kıymetli bir alanın bittiği böyle bir dönemde, SlamDunkDergi gerçekten güzel ve değerli bir iş. Bilgehan (Aras) ağabey ile Wojnarowski çevirisinin yayınlanması sürecinde sosyal medya yoluyla tanıştık ve sözleştik.
Şu an bir geçiş dönemindeyim; ancak yazmayı istiyorum Slam Dunk için... Demem o ki; pek yakında... ;)

Jim Carrey severmisiniz ?

Eh işte.. Mimikle güldüren tipler bana pek komik gelmiyor ama yine de ucundan kıyısından severim diyeyim..

Fatih Artman'ı tanırmısınız ?

Bizzat tanımıyorum; ama Behzat Ç. hayranı olarak sempatim var elbette kendisine. Umarım tanışmak da nasip olur.

Bir Lakers taraftarı olarak tekrar ne zaman eski şampiyonluğa oynayan günlere döner Lakers sende ancak Kobe bıraktıktan sonra diye mi düşünüyosun?

Kobe'nin kabullenmesi gereken bir şey var; yaşlandı, yaşlanıyor, yaşlanıyoruz. Tıpkı bugün 50 yaşını aşmış olmasına rağmen gazozuna tavlada bile kaybetmeye tahammülü olmayan Michael Jordan gibi, Kobe de fizik olarak yaşlansa da ruhen hala 20 yaşında gibi. Üst üste 15 tane maç kazandıracak şut kaçırdı, 16'ıncıyı da o kullanacak, sokana kadar atacak, göreceksin. Kaybetmekten nefret ediyor, asla attan inip eşeğe binebilecek biri değil. Ancak hayatın gerçekleri öyle demiyor.
Lakin dediğim gibi, bir devir kapandı. O muhteşem jenerasyonun son fedaileri olarak Kobe, Dirk, Timmy, KG... Hepsi basketbolu bırakacak. Lakers planlarını Kobe sonrası döneme göre yapacaktır. Kevin Love - Kevin Durant gibi duoların hayalini kurduklarını söylememe gerek yok sanırım. Draft konusunda da hiç fena bir manzara yok, en azından New York kadar biçare değiller o konuda.
Her şeyden önce çok iyi bir genel menajer ve yapı var. Hepsinin ötesinde Los Angeles'ta Lakers için oynamak her basketbolcunun hayalidir, bu açıdan Lakers çok popüler ve cazibedar bir nokta oyuncular için. Atıyorum kimse Denver'da ya da Cleveland'da, buz gibi havada küçük tribünlere karşı oynamayı, en kötü sezonunda bile 100 milyon dolar kar eden ve tek bir boş koltuğu bulunmayan bir Kaliforniya kentinde oynamaya tercih etmez.
Bu açıdan Lakers'ın birkaç yıl içinde yeniden Play-Off'un üst sıralarını zorlayabilecek kalibreye ulaşacağını düşünüyorum.

View more

Basketbol Turkiye ekibi su an nerede, neler yapiyorlar? Yeniden bir araya gelme düşüncesi var mı?

Daha önceki mesajlardan birinde paylaştım; hemen hepsiyle temas halindeyiz. Çekirdek kadroyla dostuz, kardeşiz zaten. Evlenip çoluk çocuğa karıştık falan... Geçen yıl yeniden BT'yi açtım; ekibi bir araya getirmeyi de düşündüm ve hatta her biriyle görüştüm ama artık öyle bir zaman, fırsat ya da ilham yok. O proje, o gün için muhteşem bir şeydi, bugün ise zorlama bir şey olur. Yeni ve genç bir BT ekibi kurabilir miyim diye düşünüp birkaç genç kardeşimle görüştüm lakin o hissi vermedi ve yeniden kapattık BT'yi.

Bildiğim kadarıyla Spurs taraftarısınız. 13-14 final serisinde takımı bu kadar yakından görünce ne hissettiniz?

Aslında NBA'de bir takımı tutmak, benim gibi bir NBA tutkunu için çok zor. Ancak 2000'lerin başında tam bir Tim Duncan ve Kevin Garnett tutkunuydum. Aslında iyi savunma yapıp yüksek yüzdeyle üçlük atan, Shane Battier tipi kısaları seven biriyim, uzunlarla pek işim olmaz ancak özellikle KG (halen) bende bambaşka bir ilham yaratıyor. Sırf o yüzden hayatım boyunca nickname olarak # 21'i kullandım ve hala bana 21 ya da Ventuno diyenler var.
Neyse, konuya dönersek... Duncan'a, Popovich'e ve genel olarak Spurs sistemine, disiplinine duyduğum hayranlık, Bad Boys (Detroit Pistons) ve Dirk Nowitzki-Steve Nash-Michael Finley'den oluşan Big Three'ye (Dallas Mavs) duyduğum hayranlığı ekarte etmeye yetti. O günden beri Spurs tutuyorum.
Takımı yakından görmek akıl almaz bir şeydi benim için. Rüyada gibiydim; hala o fotoğraflara baktığımda 'bu gerçekten oldu mu?' diyorum. Bu arada Spurs'ü görmekten kastım, sahada top oynayan Siyah-Beyazlı adamları görmekten ibaret değildi. Basit bir örnek vereyim; Miami'de Spurs'ün soyunma odasına girdiğimde yerde, üzerinde 'Miami Heat'in oyun planı' yazan bir klasör gördüm. Kimseye çaktırmadan ucundan kaldırıp içeriğine baktım ve Heat'in hangi durumda ne yapacağının yazdığını gördüm. Misal ''Coach Spoelstra üç seri ıslık çalarsa, Ray Allen perdeden çıkıp şut kullanacak'' türü maddeler vardı. Bunun şokunu atlatamadan arkamda Popovich'i gördüm :)
Bunun gibi birçok şey oldu ve dediğim gibi hala o anları düşündüğümde 'gerçek miydi?' diye şüpheye düşüyorum.

View more

Şu nba trt ilişkisi hakkında bildiklerini detaylı yazarmısın abi türlü söylentiler var

Hemen hemen tüm süreci yakinen takip ediyor ve sürekli bilgi ediniyorum; ancak resmileşmeden bir takım detayların gizli tutulması gerekiyor, malum. Gecikmeli oldu, rötarlı oldu, ağır işledi ama hayırlı yolda gidiyor o iş. NBA'in Avrupa ve Türkiye kanadı, yeni anlaşma üzerinde çok titiz ve kararlı bir tavır aldı. Bu rötara rağmen bence NBA ve Türk basketbol severler için en hayırlı olacak anlaşmanın izini kararlılıkla sürdüler.
Amaç ve politika, NBA'in yeni sezonda (ve devamında) daha fazla haneye girmesini sağlamak, daha ulaşılabilir olmasını temin etmekti. Bunu yapabilmek için de kapalı devre (şifreli) yayından ziyade, açık devrede olmak, hatta aynı anda bir kaç farklı yerde olmak istediler.
TRT de bu yolda önemli adımlar attı, talip oldu. Görüşmeler de halen sürüyor ve önemli mesafe kat edilmiş durumda. Yine de bu bir süreç, imzalar atılmadan hiçbir şey için 'oldu' dememek gerek.
Bir hafta içinde neticelenir diye düşünüyorum.

View more

Enes Kanter hakkında ne düşünüyorsunuz. Bence Utahdan ayrılıp şampiyonluğa oynayan bir kulübe gitmeli. 2-3 sene içinde NBAin en iyi uzunlarindan biri ve all star olabilir mi? Ben onda o potansiyeli görüyorum. Yalnız Utahdan kurtulması lazım

Birlikte çalıştığın antrenörler kariyerini belirler. Ben Coach Snyder'in Enes konusunda Coach Corbin'den daha akilane hareket ettiğini düşünüyorum. Bu yüzden Jazz'de kalmasında bireysel gelişim itibarıyla bir beis görmüyorum. Enes bence Kevin Love tadında, strech four olarak kullanılmalı, daha fazla üçlük kullanmalı ve daha fazla sorumluluk almalı. İyi bir yola girdiler; Enes'in de bunu iyi değerlendirip beklenen patlamayı yapması gerekiyor.

BasketbolTurkiye gunleri uzerine bir kac kelam etmeni istesek?

Ben, Anıl (Aksaç), Mehmet Ali (Güneşligün), Çağlar (Torun) ve birkaç arkadaş daha... Hepimiz bir forumda tanışıp bir internet sitesi kurma kararı aldık. Amacımız basketbol yazıp çizmekti. O dönemde blog olayı henüz çıkmamıştı, Twitter, Facebook bile yoktu. Arzumuz, keyif alarak basketbol yazıp çizmek ve kendimize vitrin oluşturmaktı. Güzel bir site, samimi bir forum kurduk. Ateşlemeyi de dünyada ve Türkiye'de ilk kez Türk Basketbol Ligi'ne livescore hizmeti vererek yaptık. Yüzbinlerce tık aldık, inceden namımız yürüdü. Sonra her birimiz bir yerlerde yazıp çizmeye başladık zaten. Hayatımızın en keyifli dönemlerinden biriydi.

Hidayet Türkoğlu için ne düşünüyorsun. Koç Rivers onu silmiş gibi. Bu saatten sonra katkı yapar mı

Hido'nun yaşı belli, fiziki kapasitesi belli. Bugün çıkıp 30 dakika oynasın, 20 sayı, 5 ribaund, 5 asist yapsın diyemezsin. Aptalca olur. Coach Rivers onu çok seviyor, genel olarak NBA'de çok sevilen bir karakter zaten. Hido'nun LA Clippers'taki görevi, istatistiksel katkıdan çok mental olarak takıma destek vermek.. Bizim deyimimizle takıma 'ağabeylik' etmek.. Tıpkı Derek Fisher'ın ya da Kevin Ollie'nin OKC Thunder'daki son yıllarında yaptığı gibi..
Bugün LA Clippers'ta Hido'ya rağmen 'takım içi iletişimin son derece zayıf olduğu' ileri sürülüyor. Demek ki Coach Rivers haklıymış.
Fiziksel olarak bakacak olursak da zaten Hido 1000 deyip yurda dönecek ve basketbolu burada bırakacak.

+++Aslanlar gibi yazıyorsun insana insan olduğu için değer veriyorsun sende dikkatimi çeken en büyük özellik bu. Büyük hayranınım valla bu konuda. İşine verdiğin özene tek kelime söylemek haddimize değil zaten. Takipteyim haberlerini ve yazılarını zevkle okuyorum çizgini bozma seni seviyoruz.

:) Eyvallah.
Evelallah bizim çizgimiz, bozulacak cinsten değil. Allah muhafaza etmeyi nasip etsin. Sevgiler.

Next

Language: English