Ahmet Melik SUBAŞI

Final-Four, Play-Off'un da ötesinde bir baskı, çok ama çok büyük bir maç o. 4 takım, üst üste iki final oynuyor ve hanesine 2 galibiyet yazdıran ipi göğüslüyor, hiçbir dakikanın telafisi yok. Dolayısıyla tecrübe isteyen bir şeydir F4. Tarihi incele, tepeden inme Final-Four yapıp şampiyon olan kaç takım var ki? Yani FB, şu dörtlü içinde en az F4 tecrübesine sahip takımdı ve nitekim 4. oldular, sürpriz bir sonuç değil aslında bu.

---

Ya da şöyle söyleyeyim; Real Madrid'in son 4-5 yıllık Euroleague macerasına göz at, Fenerbahçe Ülker'in bugün geçtiği yoldan adamlar geçen yıllarda geçtiler.

---

Bu sezon boyunca hep yaptığım benzetmedir mesela; bence bu yılki Efes, geçen yılkİ Fenerbahçe Ülker'in deneyimini yaşıyor ve gör bak, gelecek yıl Efes de zorlayacak Final-Four'u...

---

Orada olmaktı önemli olan, Fenerbahçe Ülker bu koçla, bu ekiple, bu genel menajerle, bu salonla, bu taraftarla ve bu sponsorla 5 sene devam etsin, en az 2 kere daha F4 yapar ve mutlaka bir kupa kazanır.

---

Köşe yazarları da bol bol yazdılar zaten benzeri şeyleri. O dörtlüde yer almak başarıydı, bence hayal kırıklığı olan bir şey yok Real maçının ikinci çeyreği dışında.. O da tecrübe ile ilgili bir şeydi..

View more

Antic derken Ante Tomic'i kast ettin sanırım. NBA'e gitmek adına son tren gibi bir şey ondaki bu sezon. Muhtemelen gidecek ama Jazz'de de Rudy Gobert fırtınası patlak verdi. Şanssız zamanlama, yine de son treni kaçırmayacaktır. Bjelica için 'NBA'e gider mi?' kısmını bence aştık; artık NBA'de ne kadar süre alacağı tartışılmalı. Bu da gittiği yerdeki yönetimle ve koçla ilgili, ki Timberwolves'un bu konuda pek de iyi bir karnesi yok bana sorarsan. Pekovic, Rubio gibi Avrupalılar'a çok kıymet ve süre verseler bile takım mühendisliği ve topyekün başarı gibi hususlarda son derece başarısızlar. Tabi bu benim görüşüm.

---

Gentile fizik olarak çok kuvvetli ve NBA'e gitmek istediğini açıkça söyledi. Papanikolaou oynuyorsa o da oynar, niye olmasın ki? Önemli olan orada göstereceği gelişim. Gallinari olmak da var, Datome olmak da... Bu tamamen ona bağlı; ancak ağır fiziğine bir çare bulmazsa ileriki yıllarda NBA temposunda zorlanıp Avrupa'ya kesin dönüş yapabilir. Hezonja da genç neslin gözdesi, ama zamana ihtiyacı var. Önce Euroelague'de kalıcı izler bıraksa iyi eder, yolun başındayken gitmeyi Tomic ve benzerleri de biliyordu neticede.

View more

Güzel soru. Gerçekten (tabir-i caizse) at izinin, it izine karıştığı dönemlerde yaşıyoruz.

---

Bir konunun ehli olup olmadığınıza dair herhangi bir ölçüt yok; yani birinin, bir konuda rüştünü ıspat edip etmediğinin net bir kriteri, ölçüsü yok. Herhangi bir TV kanalına çıkıp biliyormuş gibi yapan, herhangi bir internet sitesine iki satır bir şeyler karalayan herkes anında 'oldum' diyebiliyor. Unvan (ya da kimine göre title, hatta taytıl, yok yok, tırtıl!) kısmına ne yazdıracağını rejiye/editöre vs. söylüyorsun ve oluyorsun, bu kadar basit.

---

Ayak üstü deyişle, ayağa düşürüldü birçok şey. Ya adam sahte pilot lisansıyla senelerce uçmuş, şirketinde eğitim verebilecek düzeye gelmiş, lisanslı pilotların 'hocam' dediği adam olmuş ve yıllar sonra, bir denetim esnasında tesadüfen lisansın sahte olduğu ortaya çıkıyor. Sahte doktor var bu ülkede, kütür kütür ameliyat yapmış adam senelerce. Bu tip ciddi işler dahi ayağa düşmüşken, çok da şaşırtıcı değil aslında.

---

Şu an hatırlayamadım ama bir düşünür (yahut yazar), ''Hayatla ilgili gerçek trajedi, bir konuya gerçekten hakim kimselerin sürekli tereddüt ve şüphe içinde olmaları, cahillerin ise her şeyi çok biliyormuş gibi davranmalarıdır'' minvalinde bir şeyler söylemişti. Gerçekten bugünün dünyasında eli öpülesi adamlar, erdemli ve suskun bir tavırla tevazu gösterirken bomboş adamlar da sürekli bilgiçlik taslıyorlar. Kimse bunu hor görmezken, o eli öpülesi adamların kafasının tası attığında ve ''Bir dakika, o öyle olmaz böyle olur'' dediklerinde de bu adamlar ukala muamelesi görüyorlar.

---

Üniversitelerin gazetecilik bölümünde akademisyenler, spor gazeteciliğine meraklı öğrencilerine ''Artık sermaye sahipleri ve işverenler, yazarlık, yorumculuk gibi enformatik, istatistik vs. pozitif bilgileri gerektiren işlere eski sporcuları, antrenörleri vs. getiriyorlar. Mümkünse başka bir iş bakın'' diye öğüt verir oldu.

---

Bu da bir pazarlamadır aslına bakarsan. Alıcılar çığırtkanlıkla kendilerine pazarlanıp satılan ucuz ama gösterişli ürünü, pahalı ve değerli olup sessiz kalan, pazarlanamayan ürüne tercih ediyor.

---

Sürekli bundan şikayet etmektense eli taşın altına koymak, meydanı teneke adamlara bırakmamak lazım diye düşünüyorum. Tevazu elden bırakılsın demiyorum elbette; ama gerçek güç ve ilim sahipleri, ortaya çıkıp patronun kim olduğunu soytarılık yapanlara göstermeli. Atıyorum Sibel Can çıkıp sözüm ona assolist geçinen uyuz bir şarkıcıya ''Çekil şuradan çekil, mahvettin gül gibi işi'' diyebilmeli. Gerçekten kalem, ilim sahibi bir yazar (bu konuda isim vermeyeceğim, derhal politik tarafa çekiliyor çünkü, iki tweet attı diye köşe yazarlığına soyunan Ham Çökelek'e ''Bırak kardeşim şu kalemi, o iş öyle olmaz'' diyebilmeli. Ne yani; Messi'nin olduğu bir sahnede Engin Baytar mı top sektirecek yani?

---

Hoşgörü, tevazu, sabır... Bunlar çok güzel erdemler, lakin anlayana. Anlamayana B planını göstermek lazım. Ben böyle düşünüyorum.

View more

Daha önce etraflıca yazmıştım. Ben İngilizce konuşmayı seviyorum ve bu sevgiyi de Türkçe dışında 3 ayrı dil konuşan babama borçluyum. Çocukluğumdan beri bana ve kızkardeşime İngilizce'yi sevdirdi, her türlü kaynağı (kitap, cd, yazılım vs.) temin etti, sürekli turistlerle konuşturdu vs. ve neticede bizler, farklı kültürden yabancı insanlarla hoşbeş etmenin tadını almış bulunduk. 3 yaşından beri bilgisayar kullanıyorum ki PC adına neredeyse denemediğim şey kalmadı. Sıkı bir oyuncuydum, kurcalaya kurcalaya Photoshop vs. birçok programı öğrendim, bir ara 3D modellemeye bile sardım. 2000'lerin başında Counter Strike fırtınası internet kafeleri kasıp kavururken ben evde CS'ye harita dizayn edip kendi tasarladığım mekanlarda Counter Strike oynuyor ve oynatıyordum. Bir ara bilgisayarda müzik yapma işine sardım, sardım da sardım yani. Demem o ki merak ettiğim, ilgimi çeken her şey (ki bunların en babası basketbol ve NBA'dir) İngilizceydi ve ben o tutkuların peşinden gidebilmek adına kurcalaya kurcalaya öğrendim. Şimdi de İspanyolca öğrenmeyi planlıyorum, kısmetse.

View more